Ağzımda, herkesin küçükken
deneyim sahibi olduğu bir pas tadı var.Peki ama neyin pası ki bu; korkunun,
heyecanın, kanın, stresin, endişenin, demirin. Hiç bir fikrim yok neyin
olduğuna dair. Garip yumru var gibi sanki ağzımın içine, o tadı salgılayarak farklı
şeyler hissetmemi sağlıyordur, bilemem. Acaba bazen korkularımdan heyecan duyup
haz almamın sebebi bu mu ki? Hangi insan bile bile, isteyerek korktuğu şeyi tekrar
yaşamak ister ki?
Karanlıktan
korkuyorum; karanlıktayken hiç bir şeyi doğru düzgün göremezken, hava
yoğunlaşıyor sanki bir katı madde gibi içime içime giriyor.Damarlarımı şişiriyor,
dışarı çıkmak istiyor.Tırnaklarım ile derimi yüzesim geliyor, ses tellerimden
ses yerine baloncuklar çıkıyor, bağırıyorum ama beynimin içinde bağırıyorum,
defalarca yankılanıyor, beynim şişiyor.Bir anda ışık yandığında ise o şişlik
sönüyor, rahatlıyorum, kendime gülüyorum.İşte bu iniş çıkış aynı korkuyu tekrar
yaşama isteğine götürüyor beni çünkü; yine ışık yanacak mı sorusunun cevabı
paha biçilemez.
Peki ya bir gün ışık yanmaktan
vazgeçerse, ya ben karanlığa hapsolursam, çevremdeki renkleri duyamazsam,
duyguları tadamazsam, sesleri göremezsem kısacası bütün duyularımı kaybedersem,
varlığımdan şüphe etmez miyim? Beynim artık benim hapishanem olur çünkü; varlığından
emin olduğum tek şey odur. Onun içinde yaşar, büyür, hayat kurar ve ölürüm
defalarca.Olası tüm evrenleri yaşatırım beynimin içinde.Peki ya şu an bizde
başka birinin beynindeysek, misal tanrının; ya onun olası evrenlerinden birini
yaşıyorsak ve bu evren bittiğinde yeni bir evrende tekrar var olacaksak.O zaman
tanrının ışığını "kim" söndürdü?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder